İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.
- It says in the Bible, Man shall not live on bread alone.
Bu sabah ekmek ve tereyağı yedim.
- I ate bread and butter this morning.
Evinin geçimini sağlar.
- He brings home the bread and butter.
Bu ailenin geçimini sağlayan kişi o.
- She's the breadwinner in this family.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- He had barely enough money to buy bread and milk.
Parası olmadığı zaman hiç ekmek alamazdı.
- When he had no money, he couldn't buy any bread.
Ben glutensiz ekmek için tarifeyi paylaştım.
- I shared the recipe for gluten-free bread.
Mary bir somun ekmek için süpermarkete girerken Tom arabada bekledi.
- Tom stayed in the car while Mary ran into the supermarket for a loaf of bread.