O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.
- Our policy is to satisfy our customers.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir.
- Some doctors will say anything to satisfy their patients.
Tom'u memnun etmek imkansız.
- Tom is impossible to satisfy.
Şirket her zaman müşterilerini tatmin etmeye çalışır.
- The company always strives to satisfy its customers.
Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.
- This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.
Seni karşılamak için seçildim.
- I was chosen to satisfy you.