تعريف to confront (someone or something), notably face to face في الإنجليزية التركية القاموس.
- encounter
- {f} rastlamak
- encounter
- karşılaşmak
En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
-What kind of animals are you most afraid to encounter?
- encounter
- {i} rastlama
- encounter
- karşılaşma
Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.
-Never in his life had he encountered such a dilemma.
Yeni bir sorunla karşılaşmadık.
-We haven't encountered any new problems.
- encounter
- {f} (bir tehlike veya zorlukla) karşı karşıya gelmek
- encounter
- rastlaşmak
- encounter
- rast
Yeni bir dil öğrenirken ben her zaman zaten bildiğim dillerde benzerliklere rastlıyorum.
-When I learn a new language, I always encounter similarities with the languages I already know.
- encounter
- rastgelme
- encounter
- {f} karşılaş
Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.
-That was our first encounter.
Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
-Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- encounter
- {i} rastlantı
- encounter
- {f} yüz yüze gelmek
- encounter
- i karşı karşıya gel mek
- encounter
- (Sosyoloji, Toplumbilim) karşılaşma (goffman)
- encounter
- {i} eğitim amacıyla toplanma
- encounter
- dövüş
- encounter
- {f} çarpışmak
- encounter
- karşılamak
المصطلحات ذات الصلة
تعريف to confront (someone or something), notably face to face في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- encounter