Kavramak gerçekten zor.
- It's really hard to comprehend.
Bu teoriyi kavramak için benim çok zordur.
- This theory is too difficult for me to comprehend.
Tom'un modern resim için estetik duygusu vardır.
- Tom has an aesthetic sense for modern painting.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Tom Mary'nin sağduyudan yoksun olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks Mary lacks common sense.
Diğer bir deyişle, sağduyudan şüphelenmelisin.
- In other words, you should doubt common sense.
Birinin neden böyle bir şey yapacağını anlamaya bile başlayamıyorum.
- I can't even begin to comprehend why somebody would do something like this.
Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anlayabileceğinden şüphe duyuyorum.
- I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
Onun bir mizah anlayışı vardır.
- He has a sense of humor.
Onun espri anlayışı yoktur.
- He has no sense of humor.
Tanrı ile konuşma arzusu saçmadır. İdrak edemediğimiz birisiyle konuşamayız.
- The wish to talk to God is absurd. We cannot talk to one we cannot comprehend.
Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- She had enough sense to understand what he really meant.
Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- She had enough sense to understand what he really meant.
Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
- Tom tried to make sense of what just happened.
This book comprehends all the topics that are relevant for you.
... the backdrop of a universe almost too vast to comprehend. ...