O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
- He gave me a promise to come back soon.
Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.
- Dick promised to come back by three o'clock.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Bir hafta içinde eve dönmek zorundayım.
- I must return home within a week.
Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out only if you come back soon.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Ah! Tekrar unuttum! Bugün bir kitabı iade etmek için kütüphaneye gitmem gerekiyordu.
- Ah! I forgot again! I was supposed to go to the library to return a book today!
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.
- Dick promised to come back by three o'clock.
Buraya geri gelmek istiyorum.
- I want to come back here.
Bir daha asla buraya geri dönmek istemiyorum.
- I don't want to come back here ever again.
Ofisime geri dönmek istiyor musun?
- Do you want to come back to my office?
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Eğer geri gelmezsem, girişim muhtemelen başarısız olur.
- If I don't come back, the venture will probably be unsuccessful.
But he never knew that it really was his own Bunny, come back to look at the child who had first helped him to be Real.
... you come back to the first thing. ...
... I've come back to see you, Rudy. ...