Bu derenin suyu serin ve berraktır.
- The water in this brook is cool and clear.
Gökyüzü çok berraktı.
- The sky was as clear as ever.
Tom kimle konuşmamamız gerektiğini oldukça netleştirdi.
- Tom made it quite clear who we weren't supposed to talk to.
Tom ne istediğini oldukça netleştirdi.
- Tom made it quite clear what he wanted.
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
O, evinin önündeki yolun karını temizledi.
- He cleared the road in front of his house of snow.
Şirkette açıkça konuşmalısın.
- You must speak clearly in company.
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.
- He is a teacher, as is clear from his way of talking.
Katılıp katılmayacağı belli değil.
- Whether she will agree or not is not clear.
Bulutsuz gökyüzüne bak.
- Look at the clear sky.
Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.
- On a clear day, you can see Mt. Fuji.
Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- His blue eyes were clear and bright.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- It was a bright and clear Sunday morning.
Fırtınadan kısa bir süre sonra gökyüzü aydınlandı.
- The sky cleared up soon after the storm.
Yakında aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it is going to clear up soon.
Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- Clear off the shelf, and you can put your books there.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
- It was clear that Tom didn't want to leave.
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
Bekleme odası boşalıyor.
- The waiting room is clearing out.
Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- Clear off the shelf, and you can put your books there.
O bunu daha açık hale getiriyor mu?
- Does that make it any clearer?
Bu, işleri açık hale getiriyor.
- That makes things clear.
Onun açıklaması anlaşılır değil.
- His explanation is not clear.
O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
- He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
O noktada pek emin değilim.
- I'm not too clear about that point.
Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- A cup of coffee cleared up my headache.
Meg kendi masasını temizledi.
- Meg cleared her desk.
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
They said it was going to fair off later on, but it didn't.
They said it was going to fair up later on, but it didn't.
After a heavy rain, the sky cleared nicely for the evening.
The coast is clear.
Congress passed the President’s Clear Skies legislation.
He's been clearing seven thousand a week.
as clear as crystal.
clear weather, a clear day.
Stand clear of the rails, a train is coming.
Do I make myself clear? Crystal clear.
... crystal clear water ...
... where it's not clear that jurisdictional boundaries and, ...