Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Bir kasa bira almaya git.
- Go buy a case of beer.
Tom saksafonu için yeni bir kutu aldı.
- Tom bought a new case for his saxophone.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
- Tom took the CD from its case and inserted it in the player.
Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
- There have been many cases of cholera this year.
Okulda su çiçeği ile ilgili sadece bir vaka vardı.
- There was only one case of chicken pox at the school.
Bir deprem durumunda, gazı kapatın.
- In case of an earthquake, turn off the gas.
Bu kural her durumda uygulanamaz.
- This rule cannot be applied in every case.
Dan, Linda'yı yastık kılıfıyla boğdu.
- Dan strangled Linda with a pillow case.
Tom gitarı kılıfından çıkardı ve çalmaya başladı.
- Tom took his guitar out of its case and started playing.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
- We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
- She is wrong in nine cases out of ten.
Makyaj çantamı bulamıyorum.
- I can't find my vanity case.
Çantayı polise bırakın!
- Put the case in the hands of the police.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
- I'll get him to carry this case upstairs.
Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
- I'll always stand by you in case of trouble.
Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.
- I always rely on him in case there's a problem.
Yağmur yağması halinde, gitmem.
- In case it rains, I won't go.
Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- The red lamp lights up in case of danger.
Bu dava ile ilgili gerçekten bilgim yok.
- I am really in the dark on this case.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
- Private detectives were hired to look into the strange case.
Yangın durumunda flütümü kaparım ve kaçarım.
- In case of fire, I would grab my flute and escape.
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
- The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
- The police found a cartridge case next to the body.
Deliller olayın tam tersi olduğuna işaret ediyor.
- The evidence suggests the opposite is the case.
Hastalanırsan bu ilacı al.
- Take this medicine in case you get sick.
Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?
- Can a case be made for late-term abortions?
Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
- The judge told the jury not to discuss the case.
Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.
- In their case, it was love at first sight.
Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
- That being the case, he had little to say.
Bu ambalajdaki yumurtalar diğer ambalajdakilerden daha tazedir.
- The eggs in this case are fresher than those in the other case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
- The police found a cartridge case next to the body.
Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
- You'll have to take his place in case he can't come.
Yangın olduğu takdirde bu butona bas!
- Push this button in case of fire!
You are in the grounds of Brockholes Abbey, a house into which a great deal of valuable property has just been moved. And your job is to case the joint for a break in.
The doctor told us of an interesting case he had treated that morning.
In case of fire, break glass.
Latin has six cases, and remnants of a seventh.
There were another five cases reported overnight.
Latin is a language that employs case.
... So if that's the case, there must be situations ...
... Communications inside the jewel case which activates when you take off the packaging. ...