Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
O ciddi bir hata yaptı.
- He made a grave mistake.
O, ciddi şekilde kalabalığa hitap etti.
- He addressed the crowd gravely.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Fadıl, işaretsiz bir mezara gömüldü.
- Fadil was buried in an unmarked grave.
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
- It's very important for Tom to visit his father's grave.
Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
- The international situation is becoming grave.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
This be the verse you grave for me / “Here he lies where he longs to be” — Stevenson, Requiem.