Onlar kolaylıkla parçalamadı.
- They did not break apart easily.
O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
- He tried to put the fragments of a broken vase together.
Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
- The priceless china shattered into fragments.
Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
- Fragments of the mirror were scattered on the floor.
Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
- The priceless china shattered into fragments.
İki bölümü birlikte eklemek zordur.
- It's hard to splice the two fragments together.
... But now they start to break apart. ...