Annesi onun hakkında endişeli.
- His mother is worried about him.
Grant, malzemeler konusunda endişeli değildi.
- Grant was not worried about supplies.
O, noeli hastanede harcamak zorunda kalmak hakkında çok kaygılıydı.
- He was very worried about having to spend Christmas in the hospital.
Herkes kaygılı ve endişeli.
- Everyone is concerned and worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak.
Endişeli olmak elimde değil.
- I can't help being worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Sana sadece küçük bir şey gibi gelebilir, fakat Tom her şey hakkında gerçekten üzgün.
- It may seem like just a little thing to you, but Tom is really worried about the whole thing.
Tom, Mary'nin onun hakkında üzgün olmasından etkilenmişti.
- Tom was touched that Mary was worried about him.
... who were worried about going bankrupt if they got sick ' millions of families, all across ...
... So don't be too worried about us. ...