Tom tartışmanın yararsız olduğunu fark etti.
- Tom realized it was useless to argue.
Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
Havlu oldukça işe yaramazdı.
- The towel was quite useless.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Bilgi oldukça faydasızdı.
- The information was quite useless.
Tom'un yeni aleti harika ama faydasız.
- Tom's new gadget is cool, but useless.
Neden okulda çok fazla kullanışsız şey öğreniyoruz?
- Why do we learn so much useless stuff in school?
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.
I tried my best to make him quit smoking, but my efforts were useless. He now smokes six packs a day.
... likely, because you can publish some useless paper-- ...
... and most papers are pretty useless-- ...