Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Tom herkesten daha şaşkındı.
- Tom was more surprised than anybody.
Kimse benden daha şaşkın değildi.
- No one was more surprised than me.
Bugger me sideways! Bugger me, here's my bus. Well, I'm buggered!.
... And so I think we've been surprised also even when we do ...
... your kind of surprised expressed supposed to be good ...