Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
- Her son is sure to succeed.
Bu metot kesin çalışacaktır.
- This method is sure to work.
Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
- It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
Tom'un ne yapması gerektiğini bildiğinden emin olmak istiyorum.
- I want to be sure Tom knows what he's supposed to do.
Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that you're doing this because you want to.
... And my friend Katie asked me to be sure to give her call ...
... And how can we make sure to reduce any stress responses in ...