Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.
- On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Aleti ustalıkla idare etti.
- He handled the tool skillfully.
Kalabalık kazananı coşkuyla alkışladı.
- The crowd gave the winner a big hand.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
- The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
- One of the students raised his hand to ask a question.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
O, eli cebinde kapının yanında duruyordu
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir.
- Here. Take this with you. It might come in handy.
İsyan kontrolden çıktı.
- The riot got out of hand.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Bana yardım edebilir misin?
- Can you give me a hand?
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?