to be pleased with, approve, choose, gratify

listen to the pronunciation of to be pleased with, approve, choose, gratify
الإنجليزية - التركية

تعريف to be pleased with, approve, choose, gratify في الإنجليزية التركية القاموس.

like
{f} sevmek

Onları sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like them.

Onu yapmak için öğretmenliği sevmek zorundasın. - You have to like teaching in order to do it.

like
{s} gibi

Bu, peynir gibi kokuyor. - This smells like cheese.

Stanford Üniversitesi, Larry Page ve Sergey Brin gibi girişimcileri yetiştirdi. - Stanford University has educated entrepreneurs like Larry Page and Sergey Brin.

like
likes and dislikes sevdiği ve beğenmediği şeyler
like
{e} gibi, -e benzer
like
dilemek

Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum. - I'd like to wish my mom a happy birthday.

Özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologize.

to be pleased
sevinmek
like
-imsi
like
sonek -ımsı
like
sempati duymak
like
eşit

Bütün renkleri eşit derecede severim. - I like all the colors equally.

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür. - True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.

like
{i}

Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler. - Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.

Eşi, bir baca gibi sigara içiyor. - Her husband smokes like a chimney.

like
{f} hoşlanmak, sevmek; beğenmek. like a bolt out of the k.dili. beklenmedik bir şekilde, birdenbire
like
rağbet etmek
like
müşabih
like
benzeri

Ben erkek kardeşime benzerim. - I am like my brother.

Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim. - I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.

like
istemek

O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor! - That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!

like
-miş gibi
like
{i} beğeni

Oda farklı görünüyor, şimdi daha çok beğeniyorum. - The room looks different, now I like it more.

Yürüme şeklini beğeniyorum. - I like the way you walk.

like
güya
like
(İnşaat) gibi, beğenmek
to be pleased
hoşnut olmak
الإنجليزية - الإنجليزية
{v} like
to be pleased with, approve, choose, gratify
المفضلات