Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Durumun daha kötüye gitmediği ortada.
- It is obvious that his condition has not worsened.
Tom besbelli bir şey hakkında üzgün.
- Tom is obviously upset about something.
Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
- Tom was obviously in pain.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
... and sticks it in your computer, it's supposed to be really obvious that it's happened. There's ...
... Because the obvious next step after Apollo ...