الإنجليزية - التركية
تعريف to be in great fear, fear, stand in awe في الإنجليزية التركية القاموس.
- dread
- {i} dehşet
Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
-The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- dread
- {f} korkmak
- dread
- yılmak
- dread
- çok korkmak
- dread
- {i} ürkütücü şey
- dread
- korku nedeni
- dread
- korku
Tom yarın işe gitmeye korkuyor.
-Tom dreads going to work tomorrow.
Kedilerin su korkusu vardır.
-Cats have a dread of water.
- dread
- {f} korkuyla bekle
- to be in
- olmak
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
-It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
Planında olmak istiyorum.
-I want to be in your plan.
- dread
- korku hissetmek
- dread
- kötü
- dread
- {f} korkuyla beklemek
- dread
- sevmemek
- dread
- {f} ürkmek
- dread
- v.kork: n.korku
- dread
- korku hissi
- dread
- (fiil) korkmak, ödü kopmak, ürkmek; korkuyla beklemek; çekinmek
- dread
- {f} çekinmek
- dread
- huşu
- dread
- berbat
Bu sabah hava berbat.
-This morning the weather is dreadful.
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف to be in great fear, fear, stand in awe في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- {v} dread
to be in great fear, fear, stand in awe
النطق
Resimler
المفضلات