Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Planında olmak istiyorum.
- I want to be in your plan.
Tom Mary'ye bir nişan yüzüğü verdi.
- Tom gave Mary an engagement ring.
Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.