Suda bir gecede ıslanmış elbiseler ağırdılar.
- The clothes soaked in water overnight were heavy.
Tütünde ağır bir vergi vardır.
- There is a heavy tax on tobacco.
Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.
- The heavy rain made them put off their departure.
Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
- As you know, we were late due to the heavy rain.
Trafik burada çok yoğundur.
- The traffic is heavy here.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Yağmurun yanında şiddetli rüzgarları yaşadık.
- Besides the rain, we experienced heavy winds.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Bu bir ağır iş makinesidir.
- This is a heavy-duty machine.
Bu ağır iş yükü benim için çok fazla.
- This heavy workload is too much for me.
Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.
- If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
- As you know, we were late due to the heavy rain.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
O, koyu makyaj yapar.
- She wears heavy makeup.
Şu ağır metal kutuları taşıyacak kadar güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Güçlü direnme bekliyoruz.
- We expect heavy resistance.
Güçlü direnme bekliyoruz.
- We expect heavy resistance.
Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Üzgünüm. Trafik ağırdı.
- Sorry. Traffic was heavy.
Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
- The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
- Visibility was severely restricted in the heavy fog.
Bu iş çok ağır ve tek bir kadın için yorucu. Robotumu etkinleştireceğim.
- This work is too heavy and exhausting for a single woman. I will activate my robot!
Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
- There were floods as a result of the heavy rain.
Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.
- We had flooding because of last week's heavy rains.
Hem Tom hem de Mary ağır kış kabanları giyiyorlardı.
- Tom and Mary were both wearing heavy winter coats.
Yarın ağır siklet şampiyonu ile karşılaşacak.
- He will fight the heavyweight champion tomorrow.
Yoğun sisten dolayı önümüzdeki yolu zar zor görebildik.
- Because of the heavy fog, we could barely see the road in front of us.
Çocuklar neden bu kadar ağır bir çanta taşımak zorundalar?
- Why do children have to carry such a heavy bag?
Yıllarca süren aşırı içki John'da bir bira göbeği yaptı.
- Years of heavy drinking has left John with a beer gut.
The Moody Blues are, like, heavy.
The term heavy normally follows the call-sign when used by air traffic controllers.
The surf was not heavy, and there was no undertow, so we made shore easily, effecting an equally easy landing.
A fight started outside the bar but the heavies came out and stopped it.
She was heavy with child.
This film is heavy.
Cheese stuffed sausage is too heavy to eat before exercising.
He was a heavy sleeper, heavy eater and a heavy smoker - certainly not an ideal husband.
Metal is heavier than swing.
With his wrinkled, uneven face, the actor always seemed to play the heavy in films.
The union was well known for the methods it used to heavy many businesses.
... you're looking for a job, but you don't know who the heavy hitters are, in the future you ...
... a quit attempt if you started with patches when you look floor heavy cold ...