Daha fazla istemiyorum, teşekkür ederim. Ben tokum.
- No more, thank you. I'm full.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
- I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
- The cherry trees are in full blossom.
Elbisenin bol bir eteği var.
- The dress has a full skirt.
O hala bol enerji var.
- She is still full of energy.
Tom'un tam adı nedir?
- What's Tom's full name?
Tom'un tam adını biliyor musun?
- Do you know Tom's full name?
Tom şimdi benim pürdikkatime sahip.
- Tom has got my full attention now.
Şimdi pürdikkatine ihtiyacım var.
- I need your full attention now.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
- The cherry trees are in full blossom.
O, bütün dersi ezberleyerek tam not aldı.
- She got full marks by memorizing the whole lesson.
Şehirdeki bütün oteller dolu.
- All the hotels in town are full.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Tom tamamen problemin farkında.
- Tom is fully aware of the problem.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Mary genç ama çok yetenekli.
- Mary is young, but full of talent.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
- Tom's summaries are always full of misprints.
Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
- Her hands are full taking care of the baby.
Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
- One should add a full stop at the end of the sentence.
Eylül sonuna kadar bir kitapçıda tam gün çalışıyorum.
- I'm working full time in a bookshop until the end of September.
Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.
- I will accept full responsibility for this.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
The jugs were full to the point of overflowing.
Our book gives full treatment to the subject of angling.
I was fed to the full.
It is full strange to him who hears and feels, / When wandering there in some deserted street, / The booming and the jar of ponderous wheels,.
... know, has said that she takes full responsibility for the attack on the diplomatic mission in ...
... Full of candy. ...