Onun konuşması coşkulu alkışlarla karşılandı.
- His speech met with enthusiastic applause.
Tom coşkulu, değil mi?
- Tom is enthusiastic, isn't he?
George yeni işi hakkında çok hevesli.
- George is very enthusiastic about his new job.
Tom Mary kadar hevesli görünmüyordu.
- Tom didn't sound as enthusiastic as Mary.
Sen çok istekli görünmüyorsun.
- You don't seem very enthusiastic.
O duygularını sakladı ve istekliymiş gibi davrandı.
- He hid his emotions and pretended to be enthusiastic.
... unready moyers ok well if you have wildly enthusiastic fans as i'm sure you ...