Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
İki kadın parktaki bir bankta rahat ediyorlar.
- Two women are taking it easy on a bench in the park.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
- This English novel is not easy enough for you to read in a week.
Yapması kolaydır ve ucuzdur.
- It's easy to make and it's cheap.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Sakin olun. Ben her şeyin güzel olacağına sizi temin edebilirim.
- Take it easy. I can assure you that everything will turn out fine.
Sakin olun ve iyi geçinin.
- Take it easy and get well.
Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
- I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.
- I thought doing this would be easy.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
Now that I know it's taken care of, I can rest easy at night.
She has a reputation for being easy; they say she's slept with half the senior class.
The teacher gave an easy test to her students.
... We'll see why it's not quite so easy in a moment. ...
... has never been easy sometimes we stumble ...