Tom Mary'yi caddeden aşağıya doğru kovaladı.
- Tom chased Mary down the street.
Yamaçtan aşağıya doğru kaydık.
- We skied down the slope.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Düşen bir ağaç tarafından hareketsiz kaldı.
- He was pinned down by a fallen tree.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
O, iki kapı aşağıda yaşar.
- She lives two doors down.
Tom buradan yaklaşık yüz metre aşağıda alabalık avlıyor.
- Tom is fishing for trout about a hundred meters downstream from here.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized.
O içeriye girer girmez düştü.
- The instant he came in, he fell down.
Çoğu insanın kendi evliliklerinde inişleri ve çıkışları vardır.
- Most people have ups and downs in their marriages.
İnişler ve çıkışlar vardır hayatta.
- In life there are ups and downs.
O kuş tüyü yastık pahalı görünüyor.
- That down pillow looks expensive.
Kuş tüyü ceketim beni ısıttı.
- My down jacket kept me warm.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Oldukça bezgin görünüyorsun.
- You look pretty down.
Onun altında da hep kaplumbağalar var.
- It's turtles all the way down.
O yol kenarına uzandı ve bir ağacın altında biraz kestirdi.
- He laid down by the wayside and took a nap under a tree.
Oldukça üzgün görünüyorsun.
- You look pretty down.
Biraz üzgün görünüyorsun.
- You look kind of down.
O, asla diğerlerine tepeden bakmaz.
- He never looks down upon others.
O, fakir insanlara asla tepeden bakmaz.
- He never looks down on poor people.
Tom şişme bir bot üzerinde nehrin aşağısına gitti.
- Tom went down the river on a rubber raft.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The horse trotted down the road.
O vegan olduğundan beri Tom iki pantolon ölçüsü düştü.
- Tom's gone down two pant sizes since he went vegan.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized.
Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
- Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
Tom ve Mary kanolarında nehrin aşağısına doğru sürüklendiler.
- Tom and Mary drifted down the river in their canoe.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen.
- Please tell me which railway line to use from the airport to downtown.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.
Tom'un morali bozuktu çünkü Mary onun saç sitiliyle dalga geçti.
- Tom was feeling down because Mary made fun of his hair style.
O son zamanlarda çökmüş görünüyor.
- She seems down lately.
Tom alışveriş yapmak için şehir merkezine gitti.
- Tom went downtown to do shopping.
Şehir merkezine gidiyorum.
- I'm heading downtown.
Postane sokağın aşağısında. Mutlaka görürsün.
- The post office is down the street. You cannot miss it.
Koridorun aşağısında bir yangın var.
- There's a fire down the hall.
Hol boyunca tek başıma yürüdüm.
- Tom walked down the hall alone.
Tom'u sahil boyunca yürürken gördüm.
- I saw Tom walking down the beach.
Aslında, biraz keyifsiz hissediyorum.
- Actually, I'm feeling a bit down.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.
- Tom broke his neck falling down a flight of stairs.
Tom bir halı üzerinde yüzükoyun uzanıyor.
- Tom is lying face down on a rug.
Sami yüzükoyun yatıyordu.
- Sami was lying face down.
Şehir merkezine giden tren hangi platformdan kalkıyor?
- What number is the downtown train?
Şehir merkezine giden tren hangi platformdan kalkıyor?
- What platform does the downtown train leave from?
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Kuş tüyü ceketim beni ısıttı.
- My down jacket kept me warm.
Gaz tüyü ısıyı korur.
- Goose down retains the heat.
Tom başını yastığın altına koyu.
- Tom laid his head down on the pillow.
Tom eğildi ve yatağın altına baktı.
- Tom bent down and looked under the bed.
Ever since Nixon, I've been down on Republicans.
Churchill Downs, Upson Downs (from Auntie Mame, by Patrick Dennis).
said to a dog Down, boy!.
The storm downed several old trees along the highway.
Prices are down.
The system is down.
They walked down the beach holding hands.
So, things got you down? / Is Rodney Dangerfield giving you no respect? / Well, bunky, cheer up!.
I'm down with him hanging with us.
I went down to Miami for a conference.
He downed an ale and ordered another.
The ball rolled down the hill.
His place is farther down the road.
He downed two balls on the break.
I love almost everything about my job. The only down is that I can't take Saturdays off.
It's two weeks until opening night and our lines are still not down yet.
I haven't solved 12 or 13 across, but I've got most of the downs.
He downed it at the seven-yard line.
Two down and three to go. (Two tasks completed and three more still to be done.).
... own. Where you come down on the conflict between owners and users of computers, I think, is ...
... CROWLEY: If I could have you sit down, Governor Romney. Thank you. ...