Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- Learning a foreign language is difficult.
Yolculuğumuz; uzun, çetin ve tehlikeliydi. Yine de evlerimize sağ salim döndüğümüz için mutluyuz.
- Our trip was long, difficult and dangerous. We're just happy to be back home in one piece.
Tom'un ne kadar çetin olabileceğini biliyorum.
- I know how difficult Tom can be.
O, okulda itaat eder, ama evde huysuzdur.
- He obeys in school, but at home he is difficult.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Neden bu kadar belalı oluyorsun?
- Why are you being so difficult?
Bir çatalla yoğurt yemek biraz zordur.
- Eating yogurt with a fork is somewhat difficult.
Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
- This is the most difficult book I have ever read.
Bazı güçlüklerle yüz yüze getirildi.
- He was confronted with some difficulties.
Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
- The old woman climbed the stairs with difficulty.
Bence Tom ve Mary'nin her ikisinin de geçinmesi zor.
- I think Tom and Mary are both difficult to get along with.
... Obviously, with my job, with my travel it's very difficult ...
... is difficult to grow and harvesting is by no means a pleasant experience ...