Mary fakir değildir. Aksine, o oldukça zengindir.
- Mary is not poor. On the contrary, she is quite rich.
Eğer bunu yaparsan,bu sadece aksi sonuçlar doğuracak.
- If you do that, it will only bring about a contrary effect.
Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
- There is no evidence to the contrary.
Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
- I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
O tembel değildir, tam tersine sıkı çalışan biri olduğunu düşünüyorum.
- He's not lazy. On the contrary, I think he's a hard worker.
Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
- There is no evidence to the contrary.
O tembel değildir, tam tersine sıkı çalışan biri olduğunu düşünüyorum.
- He's not lazy. On the contrary, I think he's a hard worker.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
- I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
Onun söylediği gerçeğe aykırıdır.
- What he has said is contrary to fact.
Sonuç onun beklentilerine aykırıydı.
- The result was contrary to his expectations.
Aksine kanıt olmadığı için herkes onun hikayesine inanıyor.
- Everyone believes his story since there is no evidence to the contrary.
Onun cevabı beklentilerimizin aksineydi.
- His response was contrary to our expectations.
Madame,’ seyde Sir Palomydes, ‘ye may say what ye woll – I may nat contrary you – but, by my knyghthod, I knew nat my lorde Sir Trystram.’.
... really thinks that they run contrary to their interests, and even if the computer that they're ...
... contrary is simply not accurate. ...