Ben onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am very concerned about his health.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Your friends are really concerned about your health.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Ben endişeni paylaşıyorum.
- I share your concern.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
- As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
- What I have to say concerns everyone here.
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
Sorun beni ilgilendirmez.
- The question doesn't concern me.
Güvenlik birincil sorundur.
- Safety is the primary concern.
Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
- It was clear that she was not concerned with the matter.
Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
- This matter doesn't concern you.
Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.
- Concerning this matter, I'm the one to blame.
Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
- That's nothing you need to concern yourself with.
Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.
- It is no concern of our firm.
O benim yegane kaygım.
- That's my sole concern.
Senin için kaygılandım.
- I've been concerned about you.
Hans Bethe 1967'de yıldızlarda enerji üretimi hakkındaki işi için fizik nobel ödülünü kazandı.
- Hans Bethe won the 1967 Nobel Prize in Physics for his work concerning energy production in stars.
Özel işlere karışmayın.
- Don't interfere in private concerns.
Mark's health was of great concern to Connie.
... also may be accelerating. And that is and ever widening sphere of human concern and ...
... concern and something that we talk about in our book, and ...