Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Onlar Tayland doğumlular.
- They were born in Thailand.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Babam, ben doğmadan önce öldü.
- My dad died before I was born.
Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Ben ikinci kez doğacak olsam Kanadalı olmak isterim.
- If I were to be born a second time, I would like to be Canadian.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
- She wished she had been born twenty years earlier.
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
- I would rather have been born in Japan.
Kent doğuştan liderdir.
- Kent is a born leader.
Tom doğuştan sanatçı.
- Tom is a born artist.
O, Yengeç burcunda doğan kızların cesur olduğunu söylüyor.
- It says girls born under Cancer are 'daring'.
Ocak, Şubat ve Mart aylarında doğan insanlar; lütfen buraya toplanın.
- People born in January, February, and March, please gather over here.
29 haziran 1979 da zonguldakta doğdu.
Onun nerede doğduğunu biliyor musun?
- Do you know where she was born?
İsa, Meryem'in bir çocuğu olarak doğdu.
- Jesus was born of Mary.
I ought really to have called him my sergeant. He's a born sergeant. That's as much as to say he's a born scoundrel.
... A new star is born. ...
... I was Born This Way. ...