Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
- Tom doesn't like the way John looks at Mary.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?
- Who doesn't want to look young and sexy?
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
O bana baktı ve gülümsedi.
- He looked at me and smiled.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.