Büyümek istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir.
- Lots of low trees grow on the hill.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
- I want to be somebody when I grow up.
Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
- When I grow up, I want to be an English teacher.
Burada yiyecek yetiştirmek zor.
- It's difficult to grow food here.
Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
- It's difficult to grow anything in this soil.
The town grew smaller and smaller in the distance as we travelled.