Nagasaki çevresinde onlara rehberlik edebilmem için kadınla birlikte gittim.
- I went with the women so that I could guide them around Nagasaki.
Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be around Mary.
Dünya senin etrafında dönmüyor.
- The world doesn't revolve around you.
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Onu arayarak etrafta gezindi.
- She walked around looking for him.
Armstrong, etrafta gezindi.
- Armstrong walked around.
Çevrede fazla bulunmadım.
- I have not been around much.
Çevredeki herkes çok çalışır.
- Everyone around the area works hard.
Tom belinin çevresine kazağını bağladı.
- Tom tied his sweater around his waist.
Erkek kardeşlerim sürekli çevresine şakalar yapıyor.
- My brothers are always joking around.
Etrafına bakındı fakat hiç kimseyi göremedi.
- He looked around, but he saw no one.
O, evin etrafına bakındı.
- He looked around the house.
İnsan vücudunun ısısı 37°C civarında gezinir.
- The temperature of the human body hovers around 37°C.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Bu civarda bir postane var mıdır?
- Is there a post office around here?
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
- Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
o evine içine doğru koştuğunda , kedi kasılarak ipliğin etrafında yürüyordu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Tom yaklaşık 2.30 civarında geri dönecek.
- Tom will be back around 2:30.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
- It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
Onun sesini duyduğunda geriye döndü.
- She turned around when she heard his voice.
Döndü ve geriye baktı.
- He turned around and looked back.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Biz bir yuvarlak masa aldık.
- We bought a round table.
Bütün çevreye baktım ama orada kimseyi göremedim.
- I looked all around, but I could see nobody there.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
- Tom looked around the room, but no one else was there.
Bütün yıl çok sıkı çalışır.
- He works hard all the year round.
Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar.
- They had to work all year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... around with no shoes on. ...
... And in hard-hit American cities and developing countries around ...