Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be around Mary.
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We've walked all around the lake.
Çocuklar etraftayken o tür şey söylememelisin.
- You shouldn't say that kind of thing when children are around.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Çevrede kuşlar uçuyorlar.
- The birds are flying around.
Gökdelen çevredeki diğer binaların üzerinden yükseldi.
- The skyscraper rose above the other buildings around.
Tom bir an durakladı ve çevresine bakındı.
- Tom paused for a moment and looked around.
Tom belinin çevresine kazağını bağladı.
- Tom tied his sweater around his waist.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
O, etrafına baktı, ama hiçbir şey göremedi.
- She looked around, but she couldn't see anything.
Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Bu civarda bir postane var mıdır?
- Is there a post office around here?
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Lafı uzatma ve bana doğruyu söyle!
- Stop beating around the bush and give it to me straight!
o evine içine doğru koştuğunda , kedi kasılarak ipliğin etrafında yürüyordu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Tom patronu civarda olmadığı zaman bir patron gibi davrandı
- Tom acted as the boss whenever the boss wasn't around.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.
- The mailman comes around every three days.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Tom'un fikirlerinin buralarda fazla ağırlığı yoktur.
- Tom's opinions don't carry much weight around here.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
- He turned around when I called.
Döndü ve geriye baktı.
- He turned around and looked back.
Dünya yuvarlaktır, düz değil.
- The earth is round, not flat.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Bütün çevreye baktım ama orada kimseyi göremedim.
- I looked all around, but I could see nobody there.
Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
- When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar.
- They had to work all year round.
Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
- It's warm here all the year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... I look at other countries around the world, and I see a ...
... It's a fantastic group, collects data from all around ...