Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
- Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
Tom'un bir giyim mağazası açma çabaları boşa gitti.
- Tom's efforts to open a clothing store went up in smoke.
Bu giysiyi ben kendim yaptım.
- I made this clothing myself.
Ben genellikle yerel bir mağazada giysi satın alırım.
- I usually buy clothing at a local store.
Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- We went up two floors to reach the apparel stalls.
Giysi tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- We went up by two floors in order to reach the apparel stalls.
O sadece ikinci el giysiler alır.
- She only buys second-hand clothing.
Tom gündelik giysiler giyinmişti.
- Tom was dressed in casual clothing.
Onlar kendi elbiselerini berbat etmediler.
- They didn't ruin their clothing.
Tom elbiselerini berbat edecek.
- Tom will ruin his clothing.
Müstehcen kıyafetler giymem.
- I don't wear suggestive clothing.
Bu kıyafetler benim iş arkadaşımın, benim değil.
- This clothing is my coworker's, not mine.
Onlara giyecek ve biraz yiyecek verdim.
- I gave them clothing and some food.
Onlar yiyecek ve giyecek aldılar.
- They took food and clothing.
Kötü hava yoktur, kötü elbise vardır.
- There's no bad weather, there's bad clothing.
O, elbisesini mahvediyor.
- She's destroying her clothing.
Ships . . . appareled to fight. --Hayward.