Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
O gittikçe çılgın oldu!
- He became increasingly demented!
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
Avrupa'da bir kamusal alan eksikliği giderek şiddetle hissedilmektedir.
- The lack of a public sphere in Europe is being felt increasingly keenly.