Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Tom Mary'nin onu öpmesine izin vermek niyetinde değildi.
- Tom didn't intend to let Mary kiss him.
Sporun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let sports interfere with your studies.
İlişkilerin çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let relationships interfere with your studies.
Tom köpeği bırakmak için arka kapıyı açtı.
- Tom opened the back door to let the dog out.
Onu bırakmak istemiyorum.
- I don't want to let go of it.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom doesn't want to let Mary go.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Bir sürü eski mektup attı.
- He threw away a bunch of old letters.
Tanıştığımızdan beri uzun zaman oldu, bir ya da iki içki içelim ve iyi eski günlerden konuşalım.
- It's been so long since we've met, let's have a drink or two and talk about the good old days.
The physicians let about a pint of his blood, but to no avail.