Planı kabul etmek aptalcaydı.
- He was foolish to agree to the plan.
Onun planını kabul etmekten başka seçenek yoktur.
- There is no choice but to agree to his plan.
Anlaşmak için onu ikna etmeye çalışmak işe yaramaz.
- It is useless to try to persuade him to agree.
Bu konuda Tom'la anlaşmak zorunda kaldık.
- I've got to agree with Tom on this one.
... how we can get governments and everyone to agree to ...
... any long-term deal we agree to ...