Tom Mary'ye daha da sıkı sarıldı.
- Tom hugged Mary even tighter.
Ben ona sıkıca sarıldım.
- I hugged her tightly.
Ben koşuya gitmeden önce ayakkabılarımı her zaman sıkı bağlarım.
- I always tie my shoes tightly before I go jogging.
Sanırım bu kazak sana çok dar.
- I think that sweater is too tight on you.
Bu pantolonlar oldukça dar. Diğer bedenleri deneyebilir miyim?
- These jeans feel too tight. May I try on another size?
Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
- Tom is balancing on a tightrope.
Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.
- Tom is good at walking on a tightrope.
O, kolumu sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.
- She took hold of my hand and held it tightly.
Tom, kendini zor bir durumda buldu.
- Tom found himself in a tight spot.
Bu civatayı sıkmak zorundayım.
- I have to tighten these bolts.
Sami, Leyla'nın taytını giyiyordu.
- Sami wore Layla's tights.
Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
Ev ödemelerimizi yapmak için, kemerlerimizi sıkıştırmak zorunda kalacağız.
- To make our house payments, we're going to have to tighten our belts.
The mountain pass was made dangerous by its many tight corners.
We've grown tighter over the years.
That is one tight bicycle!.
Make sure the lid is closed tight.
We went drinking and got tight.
They flew in a tight formation.
Don't do that. That's tight.
I grew up in a poor neighborhood; money was very tight, but we made do.
... down, the labor market gets a little tighter so that employers ...