Amerika Birleşik Devletler'nin Meksika ile yakın bağları vardır.
- The United States has close ties to Mexico.
Bürokratlar dev şirketler ile sağlam bağları sürdürürler.
- The bureaucrats maintain solid ties with the gigantic corporations.
Saçımı bir atkuyruğu bağlamak için bir kurdele kullandım.
- I used a ribbon to tie my hair into a ponytail.
Tom ayakkabılarını bağlamak için eğildi.
- Tom bent over to tie his shoes.
İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
- The two nations have strong trade ties.
Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
- Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
- He demanded that the savage dog be kept tied up.
Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
- I can't tie a very good knot.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Tom, Cumalar hariç, çalışmak için her zaman kravat takar.
- Tom always wears a tie to work, except on Fridays.
Tom bana bir kare düğümü nasıl bağlayacağımı öğretti.
- Tom taught me how to tie a square knot.
Tom kare bir düğüm bağlamayı öğrenmek istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to learn how to tie a square knot.
Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.
- I don't want to be tied to one company.
O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
- That child could barely manage to tie his shoes.
Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
- They tied the thief to the tree.
Tie a knot in this rope for me, please.
He tied me for third place.
They tied for third place.
Tie your shoes.
The FA Cup third round tie between Liverpool and Cardiff was their first meeting in the competition since 1957.
Tie him to the tree.
... new ties of Commerce but we're also expanding cultural and educational ...