تعريف tie في الإنجليزية التركية القاموس.
- bağlamak
Ayakkabısını bağlamak için eğildi.
- He bent over to tie his shoe.
Tom ayakkabılarını bağlamak için eğildi.
- Tom bent over to tie his shoes.
- {i} bağlantı
Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
- Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
- The two nations have strong trade ties.
- {i} bağ
Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
- We were tied to our decision because we signed the contract.
Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
- They tied the thief to the tree.
- {f} düğümlemek
- {i} kravat
Bu kahverengi kravatı alacaktım.
- I would take this brown tie.
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
- That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
- atmak (düğüm)
- travers
- köprü olmak
- yenişememek
- köstek
- (Ticaret) sayı eşitliği
- bağlamak veya birleştirmek
- bağlanmak
Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.
- I don't want to be tied to one company.
- berabere kalmak
- düğüm
Tom kravatındaki düğümü düzeltti.
- Tom straightened the knot on his tie.
Bazı düğümleri nasıl bağlayacağımı Tom'a gösterdim.
- I showed Tom how to tie some knots.
- düğüm ipi
- eşit olmak
- sonuç eşitliği
- {f} bağla
Bürokratlar dev şirketler ile sağlam bağları sürdürürler.
- The bureaucrats maintain solid ties with the gigantic corporations.
Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
- They tied the thief to the tree.
- ayakbağı
- beraberlik
- bağla(mak)
- {i} engel
- {f} bağlamak: They tied him to a tree. Onu bir ağaca bağladılar
- {i} lata
- tie beam duvar latası
- {i} kiriş
- {i} boyunbağı
- boyun bağı
- fiyonga
- {f} evlendirmek
- {i} ayak bağı
- rabıta
- {i} oy eşitliği
- ti
- {f} eşit oy almak
- bağlı nota işareti
- {i} berabere kalma
- {i} bağ, rabıta, bağlantı: The ties that had bound
- {i} bağ, bir şeyi başka bir şeye tutturmak için kullanılan nesne
- bağlı alçak ayakkabı
- {f} sınırlamak
- {f} (düğüm) atmak; (kravat) bağlamak; (ayakkabının bağını)
- bir binanın kısımlarını tutan lata veya demir kuşak
- bağlamak (kravat)
- bant
- bitirmek
- kenet
- kiravat
- kıravat
- tie clip
- kravat iğnesi
- tie s.o. up
- birini iple bağlayarak etkisiz hale getirmek
- tie up
- {k} (telefonu) meşgul etmek
- tie up
- bağlanmak
- tie a knot
- düğüm atmak
- tie bar
- bağlama çubuğu
- tie beam
- (Arkeoloji) alt gergi
- tie beam
- bağlantı kirişi
- tie beam
- duvar latası
- tie down
- bağlama
- tie in
- ile uyuşmak
- tie in with
- ile bağlantısı olmak
- tie in with
- -e uymak
- tie in with
- -e uydurmak
- tie line
- santrallarası hat
- tie line
- (Gıda) bağ çizgisi
- tie line
- (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) santrallararası hat
- tie rod
- dişli mil
- tie rod
- (Askeri) bağlantı kolu
- tie rod
- bağlama çubuğu
- tie trunk
- santrallararası gövdeyol
- tie up
- ip bağlamak
- tie up
- sicimle bağlamak
- tie wire
- bağ teli
- tie bar
- gergi çubuğu
- tie beam
- kuşak
- tie bolt
- tespit cıvatası
- tie breaking
- beraberlik
- tie down
- ayakbağı olmak
- tie down
- bağlantı parçası
- tie down
- zorlamak
- tie down
- bağlamak
- tie in
- uyuşmak
- tie in
- uymak
- tie in
- birbirini tutmak
- tie line
- özel bağlantı numarası
- tie oneself in knots
- dokuz doğurmak
- tie rod
- gergi çubuğu
- tie up
- kısıtlamak
- tie up
- bağla
Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.
- Tom is going to want to tie up some loose ends.
- tie up
- birleştirmek
- tie up
- bağlan
- tie up
- bağlamak
- tie a bow
- kravat yay
- tie a knot
- Bir düğüm
- tie and dye
- Batık, kumaş katlandıktan ve iple sıkıca bağlandıktan sonra boyaya batırılarak üzerinde desen elde etme tekniği
- tie back
- geri kravat
- tie bar
- (İnşaat) Çiroz, etriye
- tie bar
- Kravat iğnesi
- tie bolt
- bağlama tiji
- tie bolt
- tespit civatasi
- tie clip
- kravat klip
- tie dye
- (Tekstil) Batık, kumaş katlandıktan ve iple sıkıca bağlandıktan sonra boyaya batırılarak üzerinde desen elde etme tekniği
- tie dyeing
- (Tekstil) Batık, kumaş katlandıktan ve iple sıkıca bağlandıktan sonra boyaya batırılarak üzerinde desen elde etme tekniği
- tie of
- ve kravat
- tie off
- off kravat
- tie pin
- Kravat iğnesi
- tie rod end
- rot başlığı
- tie rods
- kravat çubuklar
- tie shoelace
- Ayakkabı bağını bağlamak
- tie so.'s hands
- sarılıyoruz. 'ellerini s
- tie the knot
- Evlenmek
- tie up hair
- saçını toplamak
- tie up loose ends
- Bir işin yarım kalmış son kısımlarını bitirmek, halletmek. "Have you finished the survey? - Just about. İ have to tie up some loose ends and print the report."
- tie up with
- ile kravat
- tie with
- birisine bağlamak
- tie wrap
- plastik kelepçe
- tie-rap
- (Elektrik, Elektronik) Kablo bağı; kabloların derli-toplu bir vaziyette bulunması için kullanılan plastik bağ
- tie-wrap
- kayış
- tie bar
- bağlantı çubuğu
- tie bar
- (İnşaat) rot çubuğu
- tie beam
- kiriş
- tie bolt
- tespit civatası
- tie break
- eşitliği bozmak için oynanan oyun
- tie break
- tie break
- tie breaker
- tie break
- tie breaker
- eşitliği bozmak için oynanan oyun
- tie down
- (Askeri) BAĞLAMA: Nakliye sırasında yükün yer değiştirmemesini temin etmek için taşıyıcısına halat, kablo veya diğer vasıtalarla bağlanıp, emniyetli hale getirilmesi. Ayrıca (isim olarak) yükün bağlanıp emniyetli hale getirildiği malzemeyi belirtmek için kullanılır. Ayrıca "lashing" de denir
- tie down
- kısıtlamak
- tie down
- (deyim) tie someone down bağlamak
- tie down diagram
- (Askeri) BAĞLAMA ŞEMASI: Belirli bir araç tipi içindeki yükün bir kaleminin nasıl güvenli bir şekilde bağlanacağı veya emniyetli hale getirileceğini belirten çizim
- tie down point
- (Askeri) BAĞLAMA NOKTASI: Yükün güvenli bir şekilde taşınabilmesi için aracın üstünde veya içindeki bağlama (tutturma) noktası
- tie down the enemy
- (Askeri) Düşmanı kayıt altına almak, bağlamak
- tie fabric
- (Tekstil) kravat kumaşı
- tie hair
- saçını bağlamak
- tie hair
- saç bağlamak
- tie in
- birlikte satın alma şartı
- tie in
- (deyim) tie in with (sth.) ilişkisi olmak ,uymak a tie-in bağlantı
- tie in
- (with/to) (-e) uymak; (ile) bağlantısı olmak; (-e) uydurmak; (ile) bağlantı kurmak: It ties in with what he said earlier. Daha önce
- tie in
- bağlantı
- tie in bunches
- demet yapmak
- tie in bunches
- demetlemek
- tie in sale
- birlikte satın alma şartı
- tie in sheaves
- demet yapmak
- tie in sheaves
- demetlemek
- tie in to
- ile bağlantı kurmak
- tie it up
- işi bitirmek
- tie knots
- ilmek (halı)
- tie layer
- (Gıda) bağlayıcı katman
- tie line
- Bağlantı Hattı
- tie lining
- (Tekstil) kravat astarı
- tie member
- gergi elemanı
- tie on a pile
- kazığa bağlamak
- tie ones hair up
- saç toplamak
- tie ones hair up
- saçını toplamak
- tie plate
- bağlama levhası
- tie rod
- vagonları bağlayan çubuk
- tie rod kit
- bağlantı çubuğu kiti
- tie s.o. down
- {k} 1. (şartlar) birini bir yerde kalmaya mecbur etmek, birini (bir yere) mıhlamak; (şartlar) birinin başka bir şey yapmasına izin
- tie s.o. down
- (şartlar) birini bir yerde kalmaya mecbur etmek, birini (bir yere) mıhlamak; (şartlar) birinin başka bir şey yapmasına izin
- tie s.o. up
- k.dili. (bir iş) birini başka bir şey yapamayacak kadar meşgul etmek
- tie spacer
- s-demiri
- tie spacer
- mesafe tutucu demir
- tie straps
- bağlantı bantları
- tie the knot
- {k} nikâhla bağlanmak
- tie trunk
- santrallararasi govdeyol
- tie up
- berabere kalmak
- tie up
- berabere bırakmak
- tie up
- ilişki kurmak
- tie up
- bloke etmek
- tie up
- (deyim) (para) bağlamak
- tie up
- (deyim) tie sth. up
- tie up
- şarta bağlamak
- tie up
- {k} (trafiği) aksatmak
- tie up in a bunch
- demet yapmak
- tie up in a bunch
- demetlemek
- tie up loose ends
- (deyim) kucuk isleri bitirmek,karar verilemeyen bazi isleri sonuclandirmak
- tie up money
- (Ticaret) parayı bloke etmek
- tied
- bağlı
Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
- We were tied to our decision because we signed the contract.
Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
- This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- concrete tie
- (İnşaat) beton bağlantı
- concrete tie
- (İnşaat) beton gergi
- form tie
- (İnşaat) kalıp mesafe tutucusu
- tie rod
- (Otomotiv) rot kolu
- tie rod
- (Otomotiv) rotil
- tie rod
- uzun rot
- tie rod
- (Otomotiv) rot
- tie up
- kravat bağlamak
- tied
- bağlanmak
Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.
- I don't want to be tied to one company.
- tied
- düğümlenmiş
- tying
- bağlanım
- black tie
- smokin
- black tie
- kravat
Erkekler cenazeler için genellikle siyah takım elbise ve siyah kravat giyerler.
- Men usually wear black suits and black ties to funerals.
Siyah bir kravat takmayı planlıyorum.
- I plan to wear a black tie.
- black tie
- siyah papyon kravat
- bow tie
- papyon
Tom papyon ayarları ile oynuyor.
- Tom is fiddling with his bow tie.
Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
- Tom took off his jacket and untied his bow tie.
- bow tie
- papyon kravat
- hog tie
- elini kolunu bağla
- hog-tie
- el ve ayakları beraber bağlamak
- steering tie rod
- akupleman çubuğu
- switch tie
- makas traversi
- tied
- {f} bağla
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Tom teknesini iskeleye bağladı.
- Tom tied his boat to the dock.
- tongue tie
- dil tutulması
- tying
- akit
- tying
- bağlama
- white tie
- frak
- windsor tie
- geniş kravat
- a tie
- kravat
- the tie
- kravat
- ties
- bağlar
Tüm zenginliğinden, pozisyonundan ve dünyevi bağlarından vaz geçmedikçe asla cennete girmeyeceksin.
- You will never enter heaven unless you give up all your riches, position, and earthly ties.
Bir ulusu birbirine ne bağlar?
- What ties a people together?
- tying
- bir ürünün satışının aynı şirketin başka yan bir ürününe bağlanması
making customer buy one thing to get another.
- tie in
- ilişkisi olmak
- tie in
- ilişki kurmak
- tie in
- bağlantısı olmak
- tie rod
- bağlantı çubuğu
- tie up
- ortaklık
- tie up
- tıkanıklık
- tie up
- kesatlık
- tie up
- durma
- tie up
- bağlantı
- tied
- {s} borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
- tied
- {s} bağlanmış
Rıhtıma bağlanmış birkaç balıkçı teknesi var.
- There are a number of fishing boats tied up at the dock.
Uyandığımda, kendimi bağlanmış buldum.
- When I woke up, I found I had been tied up.