Tom bütün yol boyunca kapıyı kapattıramadı.
- Tom couldn't get the door to close all the way.
Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
- The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.