Beni öldürmekle tehdit ettiler bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.
- They threatened to kill me so I gave them up my wallet.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Şu an tehdit edilmiş hissediyorum.
- I feel threatened right now.
Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
- You don't have to feel threatened.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
... our diplomats being threatened, Governor Romney put out a press release, trying to make political ...