تعريف thickness في الإنجليزية التركية القاموس.
- kalınlık
- (Tıp) tokluk
- katman
- gürlük
- koyuluk
- {i} sıkıcılık
- {i} yoğunluk
- sıklık/koyuluk/kalınlık
- {i} sıklık
- tabaka
- kalınlıkta
- thick
- kalın
Buz iki inç kalınlığında.
- The ice is two inches thick.
Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.
- Faults are thick where love is thin.
- thickness gauge
- kalınlık ölçeri
- thickness copy
- kalınlık kopyası
- thickness of paper
- kağıt kalınlığı
- thickness gauge
- (Nükleer Bilimler) kalınlık ölçer
- thickness gauge
- (İnşaat) sentil
- thickness meter
- kalınlıkölçer
- thickness of a bed
- tabaka kalınlığı
- thickness of the layer
- tabaka kalınlığı
- thickness of the stratum
- tabaka kalınlığı
- thickness planer
- (Marangozluk) planya makinesi
- thickness planer
- (Marangozluk) planya
- thickness sensitivity
- (Nükleer Bilimler) kalınlık hassasiyeti
- through thickness
- bir uçtan ötekine kalınlık
- thick
- yoğun
Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.
- Because of the thick fog, the street was hard to see.
Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.
- We walked through thick bushes.
- thick
- Kafası kalın, aptal
- coating thickness
- kaplama kalınlığı
- effective thickness
- efektif kalınlık
- shell thickness
- kabuk kalınlığı
- thick
- keşif
- thick
- çok miktarda
- thick
- (Bilgisayar) geniş
- thick
- boza gibi (sıvı)
- thick
- sık olan
- thick
- (ses) kısık
- thick
- kalın bir halde
- thick
- {s} belirgin
- thick
- (Argo) tam yerinde
- thick
- ağır
Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
- The ice is not thick enough to hold our weight.
- thick
- kısık (ses)
- thick
- sıklık
- thick
- orman gibi
- thick
- lapamsı (sıvı)
- thick
- sık (orman)
- thick
- dolu
- beta thickness gauge
- beta kalınlık ölçeri
- coating thickness
- örtü kalınlığı
- coating thickness determinetion
- örtü kalınlığı saptanması
- half-thickness
- yarı kalınlık
- thick
- kaplı
Zemin kalın bir halı ile kaplıdır.
- The floor is covered with a thick carpet.
Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı.
- The ship, covered in thick fog, set sail at dawn.
- thick
- {s} koyu
Onun koyu makyajı iğrençtir.
- Her thick makeup is disgusting.
Koyu, kremalı mantar çorbası severim.
- I love thick, creamy mushroom soup.
- thick
- en hareketli an
- thick
- katı
- thick
- keşmekeş
- thick
- {s} kalın kafalı
- thick
- curcuna
- thick
- (sıvı) koyu
- thick
- (with ile) ile dolu
- thick
- yoğunluk
- thick
- {s} sisli
- thick
- {s} boğuk
- lead thickness
- kurşun kalınlığı
- skinfold thickness
- (Tıp, İlaç) Deri kıvrım kalınlığı
- thick
- {s} sık
Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi.
- The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.
Orman sık ve aşılmazdı.
- The forest was thick and impenetrable.
- thick
- {s} dumanlı
- thick
- kalık
- wall thickness
- duvar kalınlığı
- armor thickness
- (Askeri) ZIRH KALINLIĞI: Dikeye nazaran derece cinsinden meyil açısını müteakip milimetre olarak ifade edilir
- armour thickness
- (Askeri) zırh kalınlığı
- boundary layer thickness
- (Havacılık) sınır tabaka kalınlığı
- cake thickness
- kek kalınlığı
- cloth thickness
- (Tekstil) kumaş kalınlığı
- coating thickness
- (Nükleer Bilimler) kaplama kalınlğı
- density thickness
- (Nükleer Bilimler) see mass per unit area
- duct thickness
- (Havacılık) yayın kanalı yüksekliği
- ducting thickness
- oluk kalinligi
- ducting thickness
- oluk kalınlığı
- fiber thickness
- (Tekstil) lif kalınlığı
- flange thickness
- flanş kalınlığı
- fraction bar thickness
- (Bilgisayar) kesir çizgisi kalınlığı
- grain thickness
- tane iriliği
- half layer thickness
- (Nükleer Bilimler) yarı tabaka kalınlığı
- half thickness
- (Nükleer Bilimler) yarı kalınlık
- half value thickness
- (Nükleer Bilimler) yarı tabaka kalınlığı
- meat thickness
- (Nükleer Bilimler) et kalınlığı
- misty thickness
- yoğun sis
- overall thickness
- toplam kalınlık
- pie thickness
- (Bilgisayar) pasta kalınlığı
- radial thickness
- radyal kalınlık
- saturated thickness
- doygun kalınlık
- seam thickness
- (Tekstil) dikiş kalınlığı
- slab thickness
- plak kalınlığı
- slab thickness
- döşeme kalınlığı
- thick
- {i} en çok olduğu yer
- thick
- sı
Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.
- You need to wear thick socks to keep your feet warm.
Orman sık ve aşılmazdı.
- The forest was thick and impenetrable.
- thick
- {i} en heyecanlı yeri
- thick
- ahmak
- thick
- {s} yakın (arkadaş)
- thick
- dil tutulur gibi telaffuz olunan
- thick
- {s} aşırı
- thick
- kalınca
Tostunun üstüne kalınca bal yaydı.
- She spread honey thickly on her toast.
- thick
- {s} fazla
- thick
- {s} kalın: a thick layer kalın bir tabaka. This stratum's three meters thick. Bu tabaka üç metre kalınlığında
- thick
- bir şeyin en yoğun yeri veya zamanı
- thick
- {i} kalınlık
- thick
- {s} koyu; yoğun, kesif: thick
- thicknesses
- kat
- true thickness
- gerçek kalınlık
- web thickness
- ağ kalınlığı