Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.