Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
- The young adapt to change easily.
Gençlerden birinin ayağı takıldı ve düştü.
- One of the youngsters tripped and fell.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Genç hayvanlar hızla yeni bir çevreye uyum sağlarlar.
- Young animals adapt quickly to a new environment.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
- Young people adapt themselves to something sooner than old people.
O şarkıyı duyduğumda, gençlik günlerimi hatırlarım.
- When I hear that song, I remember my younger days.
Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- The letter reminds me of my young days.
O, benden beş yaş küçük.
- She is five years younger than me.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
... types. And when you were young, did you think there would be any other career paths that ...
... last four years has been very, very hard for America's young people. I want you to be ...