Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Bir ölçüde Psikoloji öğrenimi yaptım.
- I have studied Psychology to some extent.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
- I can understand French to a certain extent.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
- It is important to recognize the extent of one's ignorance.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.