Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
- You have to share the cake equally.
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
- Germany shares a border with France.
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- This city has a public bike share program.
Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.
- I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things.
O, payını hak ediyor.
- He deserves his share.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Tom'un kar payı vardı.
- Tom had a share in the profits.
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
- Share prices have been erratic this last month.