Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Bilimsel bilgi 16.yüzyıldan beri büyük ölçüde ilerledi.
- Scientific knowledge has greatly advanced since the 16th century.
Bilimsel bilginin dağıtımı önemlidir.
- The dissemination of scientific knowledge is essential.
Mary annesinden habersiz kek yaptı.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
Onun bilgisi ve tecrübesi var.
- He has knowledge and experience.
His library contained the accumulated knowledge of the Greeks and Romans.