Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Övünmek için değil ama ben dün ilk milyon dolarımı kazandım.
- Not to brag, but I just made my first million dollars yesterday.
Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!
- Don't brag! It makes you sound poorer!
Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
- Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
Tom kesinlikle çok övünür.
- Tom certainly brags a lot.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
- Tom bragged about his new phone.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
I actually like them; the thing is, I can't stand their neighbours, that's why I don't visit them.
Aslında onları seviyorum, olay şu: Komşularından hiç hazetmiyorum, bu yüzden onları ziyaret etmiyorum.
Ebeveynlerimin konserde benim hakkımda övünme tarzı can sıkıcıydı.
- It was embarrassing the way my parents bragged about me at the concert.
O genellikle övünmez.
- He usually doesn't brag.
I'd like to come, but the thing is, I just can't afford it.
The thing is, my car is being repaired, so how can I get groceries for the weekend?.