Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
- The old woman climbed the stairs with difficulty.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Planı gerçekleştirmede biraz zorlukla karşılaşacaksınız.
- You'll find some difficulty carrying out the plan.
Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.
- We can get over the problem without difficulty.
Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
- He had no difficulty in solving the problem.
Ben İngiltere'deyken İngilizce konuşmakta büyük sıkıntı yaşadım.
- When I was in England, I had great difficulty trouble in speaking English.
Eğer herhangi bir sıkıntın olursa, benden yardım iste.
- If you have any difficulty, ask me for help.