تعريف the soon في الإنجليزية التركية القاموس.
- yakında
- soon
- birazdan
Birazdan yemek yiyeceğiz.
- We'll be eating soon.
Tom birazdan evde olmalı.
- Tom should be home soon.
- soon
- kısa süre içinde
Kısa süre içinde ona söylesen iyi olur.
- You'd better tell them soon.
Kısa süre içinde konuşmalıyız.
- We need to chat soon.
- soon
- çok geçmeden
Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
- If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
Tom çok geçmeden bir iş bulacak.
- Tom will find a job soon enough.
- soon
- yakında
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
- soon
- erkenden
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
- soon
- neredeyse
- soon
- seve seve
- soon
- Gitsem de bir
- soon
- pek yakında
- soon
- biraz sonra
Bar biraz sonra kapanıyor.
- The bar is closing soon.
Ses biraz sonra kayboldu.
- Soon the sound died away.
- soon
- hemen
Okulun yakıldığına dair haberler şehirde hemen yayıldı.
- The news that the school had been burned down soon spread though the town.
O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- She came back soon after five o'clock.
- soon
- erken
Üzgünüm sana daha erken yazamadım.
- I'm sorry I couldn't write to you sooner.
Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
- The sooner we start, the sooner we'll finish.
- soon
- sooner or later er geç
- soon
- gitmesem de
- soon
- ha bugün ha yarın
- soon
- er
- soon
- kolaylıkla
- soon
- çoka varmaz
- soon
- I would as soon go asBana göre gitmekle gitmemek birdir
- soon
- az sonra
Az sonra çay hazırdı.
- Soon, the tea was ready.
Gökyüzünün harika rengi az sonra yok oldu.
- The beautiful color of the sky soon faded away.
- soon
- süratle
- soon
- bugün yarın
- soon
- yakın zamanda
Yakın zamanda eve gitmeyi planlıyor musun?
- Do you plan on going home anytime soon?
Yakın zamanda Boston'a geri gidecek misin?
- Are you going back to Boston anytime soon?
- soon
- nerede ise
- soon
- az zaman içinde
- soon
- kolayca
- soon
- tercihan
- soon
- kısa bir süre içinde
- soon
- çabuk
Aptal parasını çabuk harcar.
- A fool and his money are soon parted.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
- the US
- Amerika (Amerika Birleşik Devletleri)
- soon
- en yakın zamanda
- soon
- en kısa zaman
- soon
- kısa bir süre
- the ones
- rayi
- soon
- (İnşaat) çabucak
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!
