Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirdedir.
- The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.
- He did business in the same manner as his father did.
Herkes aynı şekilde düşünüyor.
- Everyone thinks the same way.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
- I called his office again and again, but no one answered.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Tom eskisi gibi aynı hatayı yaptı.
- Tom made the same mistake as before.
Ben hâlâ eskisi gibi aynı kişiyim.
- I'm still the same person I used to be.
Bu iki şey benzer değil, onlar aynı!
- Those two aren't similar. They're the same.
Yaptığıma benzer bir yanlışı yapmanı istemiyorum.
- I don't want you to make the same mistake I made.
Aynı şeyi tekrar tekrar söylüyorum.
- I say the same thing over and over.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.
- In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course.
Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir.
- Monotony develops when you harp on the same string.
Kardeşinin sözlüğünün aynısından bende de var.
- I have the same dictionary as your brother has.
Senin aldığın kameranın aynısını aldım.
- I have bought the same camera as you have.
Onların her biri o filmi izlemeye gitti.
- Every one of them went to see that movie.
Her birimiz elinden geleni yapmalı.
- Each one of us should do his best.
The two types look very different, but are one species.
One cannot do lots of things at the same time.
- One can't do lots of things at the same time.
One can't do lots of things at the same time.
- One cannot do lots of things at the same time.
Blue-Collar Man: The same.
You have the same hair I do!.
We were all going in the same direction.
The same can be said of him.
You two are just the same.
Peter and Anna went to the same high school: the high school to which Peter went is the high school to which Anna went.
Methods of selectively distributing data in a computer network and systems using the same (US Patent 7,191,208).
... growth at the same time that we have high fertility, high mortality because we had even ...
... the same person. ...