O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu.
- He sometimes wished to go to extremes.
Tom Alaska'nın aşırı soğunu sever.
- Tom likes the extreme cold of Alaska.
Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- His ideas are too extreme for me.
Ton son derece çok bilmiş.
- Tom is extremely sophisticated.
Tom aşırı derecede ikna edicidir.
- Tom is extremely persuasive.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
O bir uçtan diğerine düştü.
- He fell from one extreme to the other.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.